"Kişi qadına dedi ki..." - - "Bir ayrılıq hekayəsi"

quotkisi-qadina-dedi-kiquot-
Oxunma sayı: 2129




“Qafqazinfo” türk şair, yazıçı, rəssam, senarist və dramaturq, türk inqilabi poeziyasının banisi olan Nazim Hikmətin bir neçə şeirini təqdim edir:


Bir ayrılık hikayesi

Erkek kadına dedi ki:

-Seni seviyorum,

ama nasıl,

avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp

parmaklarımı kanatarak

kırasıya

çıldırasıya...


Erkek kadına dedi ki:

-Seni seviyorum,

ama nasıl,

kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,

yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,

yüzde hudutsuz kere yüz...


Kadın erkeğe dedi ki:

-Baktım

dudağımla, yüreğimle, kafamla;

severek, korkarak, eğilerek,

dudağına, yüreğine, kafana.

Şimdi ne söylüyorsam

karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..

Ve ben artık

biliyorum:

Toprağın -

yüzü güneşli bir ana gibi -

en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..

Fakat neyleyim

saçlarım dolanmış

ölmekte olan parmaklarına

başımı kurtarmam kabil

değil!

Sen

yürümelisin,

yeni doğan çocuğun

gözlerine bakarak..

Sen

yürümelisin,

beni bırakarak...

Kadın sustu.

SARILDILAR

Bir kitap düştü yere...

Kapandı bir pencere...

AYRILDILAR...


Ben senden once ölmek isterim

Ben 

senden önce ölmek isterim. 

Gidenin arkasından gelen 

gideni bulacak mı zannediyorsun? 

Ben zannetmiyorum bunu. 

İyisi mi, beni yaktırırsın, 

odanda ocağın üstüne korsun 

içinde bir kavanozun. 

Kavanoz camdan olsun, 

şeffaf, beyaz camdan olsun 

ki içinde beni görebilesin... 

Fedakârlığımı anlıyorsun : 

vazgeçtim toprak olmaktan, 

vazgeçtim çiçek olmaktan 

senin yanında kalabilmek için. 

Ve toz oluyorum 

yaşıyorum yanında senin. 

Sonra, sen de ölünce 

kavanozuma gelirsin. 

Ve orda beraber yaşarız 

külümün içinde külün, 

ta ki bir savruk gelin 

yahut vefasız bir torun 

bizi ordan atana kadar... 

Ama biz 

o zamana kadar 

o kadar 

karışacağız 

ki birbirimize, 

atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz 

yan yana düşecek. 

Toprağa beraber dalacağız. 

Ve bir gün yabani bir çiçek 

bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse 

sapında muhakkak 

iki çiçek açacak : 

biri sen 

biri de ben. 

Ben 

daha ölümü düşünmüyorum. 

Ben daha bir çocuk doğuracağım. 

Hayat taşıyor içimden. 

Kaynıyor kanım. 

Yaşayacağım, ama çok, pek çok, 

ama sen de beraber. 

Ama ölüm de korkutmuyor beni. 

Yalnız pek sevimsiz buluyorum 

bizim cenaze şeklini. 

Ben ölünceye kadar da 

bu düzelir herhalde. 

Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde? 

İçimden bir şey : 

belki diyor. 


Hoş geldin, kadınım!

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin

yorulmuşsundur;

nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını

ne gül suyum ne gümüş leğenim var,

susamışsındır;

buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim

acıkmışsındır;

beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam

memleket gibi yoksuldur odam.


Hoş geldin kadınım benim hoş geldin

ayağını basdın odama

kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi

güldün,

güller açıldı penceremin demirlerinde

ağladın,

avuçlarıma döküldü inciler

gönlüm gibi zengin

hürriyet gibi aydınlık oldu odam...

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.